17 Eylül 2011 Cumartesi

Sanayi-i Nefise


       Efendim, başlığa bakıp yanılmayın. Bahsettiğim, kastettiğim Güzel Sanatlar Mektebi değil, bildiğin Oto Sanayi... Sanayide bir nefise : Karım...

        "Ulan doğru düzgün anlatsana şunu pezevenk..." dediğinizi duyar gibiyim. Hatta duydum. Baştan başlayayım.

        Her şey arabanın vize süresinin dolması üzerine başladı. Şartlar yakındaki muayene istasyonuna değil, komşu ildeki istasyona gitmemi gerektirdi. Randevuyu aldım, sabahın ilk saatleri, işimi görüp gelecem. Eşim tutturdu,

     - "Ben de geleyim, sen işini görürken ben de çarşı pazar gezeyim, mağaza vitrin bakayım" diye...

     - "Yahu dellenme, randevulu gidiyorum, işimi bitirip hemen dönücem, sana vakit kalmayacak."

     - "Olsun, olduğu kadar gezerim ben de..."

         Estek köstek razı etti. Sabah erken kalktım, arabanın sağına soluna, yağına, suyuna bakana kadar karım giyinip aşağıya indi. Anamm...

        Bir daracık bluz. Degajesi aşağılarda, biraz uzunca, kalçalarının hemen altına kadar uzanmış. Daracık olduğundan, bizimkinin hatırı sayılır ön ve arka yuvarlaklarını olduğu gibi meydana çıkarmış. Altında bir siyah tayt. İncecik. Güneş ışığı vurduğunda sanırsın külotlu çorap... Ayaklarında yüksek topuklu iskarpinler. Gözünde kara gözlükler, kızıl hürrem saçları çıplak omuzlarına dökülmüş. Bakmış kalmışım. Neden sonra toparlandım.

    - "Kızım bu ne vaziyet?" dedim.

    - "Ne varmış vaziyetimde?" diye diklendi hemen. "Normal kıyafetim işte..."

    - "Tayt şeffaf gibi... Altına etek giymeyi unutmuş, külotlu çorapla çıkmış gibi duruyorsun. AVM gezmeyecez, vize sırasına gidicez..."

    - "Gideyim çıkarayım bari..." diyecek oldu,

    - "Boş ver, geç kaldık zaten.. Böyle gez sen de bugün..." deyip arabayı çalıştırdım.

       Geçti oturdu. 45 dakkalık yol boyunca bacaklarını seyrettim durdum. Evdeki hesap çarşıya uymadı. eşimi çarşıya bırakıp gitmeyi planlamışken, yolumuzun üzerinde önce muayene istasyonunun olduğunu fark ettik. Karar değiştirdik, önce muayene, sonra çarşı olsun diye düşündük.

        Şehir girişindeki muayene istasyonu yoluna sapıp, içeri girdik. Sabahın körü olmasına rağmen 15-20 araba dolmuş ortalık... Araba sahipleri, görevliler, yanlarındakiler... Hepsi erkek. Arabayı park ettim, işlemleri başlatmak için içeriye gittim. Bitirip döndüğümde, kapıdaki genç irisi güvenlikten sıradaki minibüs şoförüne kadar hepsinin gözünün,  ortalıktaki tek dişi sinek olan eşimin üzerinde olduğunu fark ettim.


        Güya çaktırmadan bakıyorlar. Ama kedinin ete baktığı gibi baktıklarını görebiliyorum. Eşimin yanına gittim. Sohbet edip sıranın gelmesini bekliyoruz. Eşim tedirgin..

    - "Ya, ben içeri girip oturayım bari..." dedi.

    - "Neden?" diye sordum domuzluğuna...

    - "Baksana, geldiğimizden beri yiyecek gibi bakıyorlar yandan yandan..."

    - "Yiyecek gibi değil, sikecek gibi bakıyorlar aşkım..." dedim beline sarılıp.

    - "Terbiyesiz terbiyesiz konuşma..." dedi gülerek.

    - "Eee... Sen böyle giyinirsen bakarlar tabi.. Ben olsam ben de bakarım. Böyle ilik gibi karıya bakılmaz mı?" dedim.

        Bir süre böyle sarmaş dolaş sohbet ettik. Gözlüklerin arkasından karımı kesenleri kestik. Sıra geldi, arabayı aldılar, arka kapıya gidip orada bekledik bir süre... En son arabayı alan çocuk geldi. Bir gün önce ayarlarına baktırdığımdan içim rahat belgeleri vermesini bekliyorum. Demez mi,

    - "Abi, araba geçmedi. Fren arızası var, ikinci muayeneye geleceksin."

       Yapma, etme, uzaktan geldik, şudur, budur... Çözüm? İki kavşak sonra yol kenarında bulunan Sanayi Sitesine gidilecek, arıza yaptırılacak. Balatalarla ilgili bi sorun. Arabaya bindik kös kös, gidiyoruz. Eşimi çarşıya bırakıp gelsem, geç kalıcam, mesai bitecek, fazladan 2-3 saat daha kaybedicez. Mecburen girdik sanayiye.

        Karımla ikimiz sanayinin içinde yavaş süratle dolanıyoruz, servis arıyoruz. Meraklı bakışlar üstümüzde... Ustalar, kalfalar, çıraklar... Önce arabaya müşteri mi acaba diye şöyle bir bakıyorlar, sonra karımı fark edince karıma...


        Yabancıyız, yer yordam bilmiyoruz, hayli geniş sanayinin arkalarına kadar gittim. Adeta bir koca kasaba... Baktım gittikçe sokaklar daralıyor, bakışlar vahşileşiyor, arabayı onaralım derken başka şeyleri bozdurucaz, çaresiz geri döndüm. Girişe doğru dolanmaya başladım. En sonunda dükkan önünde oturan yaşlı bi amcaya servisi sordum, tarif etti, oraya gittim.

        Genç bi usta... İçeride bir arabanın kaputunu açmış, yanında çıraklar, kalfa, araba sahibi... Derdimi söyledim. Kapının önündeki arabaya doğru şöyle bi bakış atıp,

    - "Kolay, yaparız. Yalnız bunun on dakika işi var, bekle, sonra seninkini yapayım." dedi.

    - "Tamam" dedim. Gerçi "seninkini yapayım" derken arabaya mı bakıyor, karıma mı anlayamadım. Kıllandım ama, neyse... Dükkan önünde arabanın içinde bekleyen karıma durumu anlattım.

    - "On dakika için dönmeyelim. Usta biraz sonra bize bakacak, işimizi bitirip gidelim istersen..." dedim.

    - "Peki bekleyelim öyleyse..." dedi

       Arabanın yanında bekliyoruz. Yine aynı şey, gözler karımda... Yalnız burada göz sayısı iyice artmış durumda... Bir fark da, pervasızlık diz boyu... Alenen bakıyorlar yapış yapış...

       Karım tedirgin... Benim aklımdan türlü türlü şeyler geçiyor. Muzur şeyler hepsi... Anlatmayayım.

   

        Yapacak bir şey yok... Ortalıkta öyle dikiliyoruz. Karıma bakıyorum, ürkek kuş gibi, tedirgin, konuşuyoruz, sohbet ediyoruz bir yandan da etrafı kesiyor.

      - "Ben arabaya gireyim bari..." dedi. "Yoksa gözleriyle yiyecekler beni..."

      - "Bırak yesinler kız..." dedim ben de... "Bayram etmiştir garibanlar..."

      - "Saçmalama ya... Sen de bayram ediyorsun di mi bakıyorlar diye sapık koca?"

      - "Yooo... Bayram etmiyorum, ama hoşuma gidiyor sana bakmaları, ne yapayım? Sen de öyle giyindin ki bugün, tam gözlere layık, işe çıkmış orospu gibi duruyorsun sanayinin ortasında..."

      - "Sen de pazarlamaya çıkmış pezevenk gibisin o zaman..."

      - "Valla, aynen öyle hissediyorum kendimi..."

          Neyse, lafı uzatmayayım. Milletin ağzını sulandıra sulandıra dikildik öylecene dakikalarca... Tam karım arabaya girdi oturdu, usta içerdeki arabayla işini bitirdi, bizi çağırdı. İçinde karımla beraber arabayı dükkana soktum. Arabadan çıkmayan karımla beraber yukarı kaldırdılar arabayı, tekerini söktüler, baktılar. İndirdiler, kaldırdılar. 

        Sökmesi, takması, ayarlaması, gidip parça alması... Bizim on dakikalık iş yarım saat sürdü.
Usta arabada karımın yanına oturup bir süre ayarlarıyla uğraştı, frenlere, pedal ayarlarına falan baktı. Bir onbeş dakika da para bozdurmaya giden çırağın gelmesini beklemeyle geçti. O giydiği tayt ve meme dekoltesiyle taburede oturan karımla kenarda durup mazot kokularıyla yandan bakışlar arasında bekledik

        İşimiz bitti, dükkandan, sanayiden çıktık. Karıma baktım, o bana baktı. Konuşmadan istasyona döndük, yine aynı bakışlar, aynı muameleler, iş bitti, başka yere uğramadan otobana girip yola çıktık. Yanımda oturan karımın apış arasına attım elimi...

 

      - "Beğendin mi ustayı?" dedim.

      - "Beğendim, yakışıklıymış, gençmiş.." dedi.

      - "Ulan orospu, ustanın yaptığı işten bahsediyorum, kendinden değil. Arabada yanına oturdu, ayar yaptı. Güzel ayarladı mı onu soruyorum sana..." dedim gülerek.

      - "Ne bilim ayarı falan? Bişi anlamam ki? Ben ustaya baktım, işine değil..."

      - "Bi şey anlamadıysan, dönelim, bir daha ayarlasın o zaman..."

      - "Siktir pezevenk... Bunca seneden sonra Sanayiye soktun ya beni... Herifler gözleriyle siktiler beni..."


      - "İstersen siktiririm hayatım. Bugün en az beş on azgın seni hayal ede ede otuzbir çekecek zaten..." dedim. "Hadi, seninki de ıslanmış, kenara çekeyim de, arabada sevişelim biraz. Bak nasıl kalktı benimki... Hadi fırsatı kaçırma..."

       - "Manyak, kızgınım sana zaten. Sanayilere götürdün beni, meze yaptın hepsine... Ondan kalktı di mi? Yok sana seks falan... Hem o kadar ellersen sulanır tabi..."

      - "O zaman fermuarı aç, ufaklığı em biraz, rahatlayayım ne olur..."

      - "Seks yok deyince hiç biri yok. Sana ceza... Kalkık sikinle otur orda..." Elim apış arasında, parmaklarımı bastıra bastıra okşamaya devam ediyorum konuşurken... Sağdan kamyon falan sollarken kapatıyor elimin üstüne koyuyor elini, geçtikten sonra yine devam...

      - "Aç şu bacaklarını biraz, elim rahat etsin."

        Önce bir iki kamyonu geçtik, sonra arkaya yaslanıp bacaklarını araladı. Amını avuçlaya avuçlaya, okşaya okşaya otoban boyunca yol aldık. Otoban gişelerine kadar devam etti okşamalarım... Eve bıraktım, ben işe gittim. Akşam başka bir program, gece geç vakte kadar ne seks geldi aklımıza, ne bugün yaşadıklarımız.

        Sabah uyandığımda yine sabah ereksiyonu mu, yoksa rüya mı gördüm, dün yaşadıklarımızın etkisi mi benimki havaya dikilmiş, taş gibi... Bizimki de uyanmış, banyoya gitti geldi. Tekrar yattı sırtı bana dönük vaziyette... Üstünde şeker pembesi bir gecelik. İncecik askılı, memelerine kadar açık... Bacakları meydanda... Daracık... Seksi... Bir bacağını çekmiş karnına, diğerini uzatmış. Geceliğin etekleri sıyrılmış köküne kadar, kırmızı dantel külodu açıkta... Amı kabarık, yumruk gibi, külodun kumaşı dudakların arasına girmiş bir miktar...


        Karımı o sikilesi vaziyette görünce iyice kalktı sikim... Zonklamaya başladı. Arkadan sokulup dayadım kalçalarının arasına... Bele kadar açık sırtını okşamaya başladım. Her zamanki gibi dayanamadı, inlemeye başladı. Uzun uzun okşadım. Sırtını, boynunu, kollarını, kalçalarını, geceliğin altından bacaklarını, külodun üstünden amını... Islanmış karıcığımın amı... Parmaklarım batağa gömüldü bir anda... Arkadan iyiceyanaştım, boynunu öperek dolaştım, dudaklarımı kulak memelerine dayadım,

      - "Amın ıslanmış..." dedim fısıltıyla...

      - "Biliyorum..." dedi.

      - "Neden?" dedim.

      - "Bilmem... Senin okşamalarından olmasın?"

      - "Yoksa rüyanda dünkü ustayı mı gördün? Veya ustaları... Çırakları..?"

      - "Hatırlamıyorum..." Elimi memelerine götürdüm. Sütyen yok içinde zaten, kabarmış uçları sertleşmiş,

      - "Mmmm... Memelerin de dikilmiş... Senin canın bişiler istiyo galiba..."

      - "Galiba... Ama seninki ne alemde? Yarıda bırakmasın beni?"

        Şortumu sıyırıp attım. Taş gibi olmuş sikimi bastırdım arkadan amına...

      - "Pek yarıda kalmayacak gibi... İçine girmek istiyor. Amının sıcaklığını özlemiş kerata..."

      - "Bak, gene yarıda bırakırsan çok kızarım. Sinirleniyorum. Öyle olacaksa yapmayalım, hiç başlamayalım."

      - "Dır dır yapma orospu. Aç amcığını, gör bakalım ne olacağını... Gene inerse Marcus'u çağırırız, o devam eder... "


          Bana döndü. Yakası açık geceliğinden memesinin biri fırlamış. Ucu kabarmış, pütür pütür... Dayanamadım, eğilip ham yaptım meme ucunu...

      - "Offf... Çok tatlı... Yerim ben bunu..."

      - "Ben sana konuşmayacaksın demedim mi o pezevenklerle?"

      - "İyi de pezevenk olan benim hayatım... Onlar seni sikmek isteyenler..."

      - "Bak ya... Çok kızıyorum. Konuşma onlarla... İnsan karısının özelini anlatır mı başkalarına?"

      - "Ya, niye kızıyorsun anlamıyorum ki... Kimse ne seni, ne beni bilmiyor. Ben Secret'im. Sen de Secret'in karısısın. Sanalız biz, yaşadıklarımız gerçek... Onlarla seni sikmekten bahsedince sikim kalkıyo işte, ne güzel... Tahrik oluyorum, sikim kalkıyor, seni sikiyorum. Sen de etinden-sütünden faydalanıyosun. Fena mı?"

      - "Bak, inadına konuşuyorsun bunları... Yapma.."

        Sürekli karımın çıplaklığını okşuyorum bunları konuşurken... Dudaklarım boynunda, omuzlarında dolaşırken, ellerimle memelerini, kollarımla bellerini,  göğsümün kıllarıyla sırtını, kasıklarımın kıllarıyla kalçalarını, kıllı bacaklarımla bacaklarını ... Okşuyorum. Ahtapot gibi sarılmış vaziyetteyim. Bir yandan bana fırça atıyor MSN.de elin adamlarıyla karımın sohbetini yaptığım için, bir yandan hassas yerlerine denk geldiğimde inliyor zevkten...


      - "Gerçekten... Onlar seni sikmek istedikçe, nasıl sikeceklerini anlattıkça sikim kalkıyor, tahrik oluyorum hayatım. N'olur sen de bize katılsan... Beraber konuşsak, sohbet etsek... Sen onlara cevap versen... Grup seks yapar gibi, ha?"

      - "Konuşucam ben onlarla merak etme... Öyle şeyler söylücem ki, konuştuklarına pişman olacaklar.."

      - "Merak etme sen. Onlara bir şey işlemez. Hele küfür falan edersen daha çok tahrik olurlar. Neyse, hadi, aç bacaklarını sikim inmeden sikeyim seni bir güzel, karnını doyurayım amının..."

          Gerçekten tam zamanıydı. Fazla konuşursam sikimin inmesinden korktuğumdan harekete geçtim. Kırmızı dantel külodu, yanları incecik ip olduğundan yavaş yavaş  aşağıya sıyırdım.Kalçalarını kaldırıp külodunu çıkarmamı bekledi. Amı sulardan pırıl pırıl olmuş, ıslak, pembe, bana bakıyor. Eğilip yalamak istedim, durdurdu.

      - "Git dişlerini fırçala önce..." Homurdana homurdana fırladım, banyoya koşup hijyen delisi karıma küfürler sallayarak aceleyle dişlerimi, dilimi fırçaladım, temizledim. Sıvı sabunu köpürte köpürte bir acele ağzımı yüzümü yıkayıp tekrar yatak odasına, üstü memelerinin altına kadar inmiş, etekleri yukarı göbek deliğine kadar sıvanmış pembe gecelikle bacakları açık, parmakları amını okşayarak beni bekleyen karımın yanına döndüm.

      - "Ulan, bir am yalayabilmek için, kokusunu duymak için çektiğim eziyete bak... Sen niye yıkamıyorsun amını peki?"

      - "Konuşma hadi işine bak" dedi karım bacaklarını ayırıp kabarmış amcığını meydana çıkardı istekli istekli...

               Fazla ısrar etmedim ben de... Yumuldum karımın amcığına... Yalamaya başladım... Dudaklarını, klitorisini... Sular çoğaldı, süzülmeye başladı. Sular arttıkça inlemeler de arttı. Bir eliyle başımı, saçlarımı okşarken, diğeriyle memesinin birini okşuyor, sıkıyor, inliyordu.


           Yaladım... Yaladım... Yaladım... Klitorisi kabardı iyice... Parmaklarımı dokundurup suyunda ıslattım, kayganlaştırdım. İşaret ve ortayı amından içeri salarken, serçe parmağımla göt deliğini okşadım ıslak ıslak... Kalçalarını kaldıra kaldıra kıvranmaya başladı. Diğer elimi pençe gibi kasıklarına yapıştırıp dilimden uzaklaşmasına engel oldum. Buram buram ıslak am kokusu sardı ortalığı...


        Bir uzunca süre emdim, yaladım, parmakladım karımın amcığını... Sonra saçlarımı tutup kendinden uzaklaştırdı beni, nefes nefese,

      - "Yeter artık... Yalama... Böyle boşalmayayım... İçime gir hemen..." dedi.

      - "Öyle yağma yok. Sen de benimkine günaydın de bakiim..."

          Doğruldu. Her zaman yaptığı gibi okşayıp yaladı bir süre... Gece yatarken duş almışım, mis gibi kokan yumurtalarına varıncaya kadar güzelce bir günaydınladı, ıslak diliyle... Dudakları sıcak sıcak torbalarımda kıpırdamaya başlayınca ben de hopladım yerimden... Üstümden atıverdim yan tarafa, ben doğruldum...

          Bacaklarını aralayıp kalktım, dizlerimin üstünde yanaştım, amının kokusuyla iyice sertleşen sikimi ıslak amına daldırdım. Kaygan amın içinde yağ gibi kaydı çıplak sikim... Sıcacık, alev alev yanan bir eldiven gibi sardı sikimi kızgın amcık....

      - "Oooohhhhh...." diyebildim.

      - "Nasıl, güzel mi?" diye sordu, inlememi duyunca...

      - "Güzel de laf mı? Harika.... Amcığın ateş gibi... Sikimi yakıyorsun... Peki, sikim güzel mi?"

      - "Senin sikin de güzel... Zevk veriyorsun bana... Ama boşalmadan çık içimden hemen..."

          Gerçekten çok zevk alıyordum. Çıktım, sırtüstü yatıp kaldım. Gidip prezervatifi aldı. Kılıfı sikime geçirdi, kılıflı sikimi de amına... Bir anda kendini bırakıverdi, ıslak amına gömdü sikimi... İçinde kayboluverdi, klitorisi sikimin dibindeki kıllara yapıştı. Oturup kalkmaya başladı. Oturup kalkıyor, kalçalarını çeviriyor, inliyordu.


      - "Çok azmış gördüm seni?" dedim karıma.

      - "Bilmem ki... Canım çok istedi nedense..."

      - "Neden azdın peki? Dün sanayide gözleriyle sikenler mi azdırdı seni?"

      - "Geniş koca... Sanayilere karısını götüren koca..."

      - "Nasıl bakıyorlardı sana biliyor musun? Sikecek gibi... Bıraksan orda ortalarına alıp sikerlerdi seni..."

      - "Biliyorum nasıl baktıklarını... Sapık herif... Hiç kıskanmıyor musun?"

      - "Bilmem ki... Hem kıskanıyorum... Hem tahrik oluyorum... Offf.... Herkesin sikmek istediği bi karım var benim be... Lokum gibisin..."

      - "Sapık... Pezevenk koca..."

          Sürekli oturup kalkıyor, eğiliyor, memelerini göğsümdeki kıllarıma sürtüyor, amını bastırıyor, klitorisini okşuyor... İnliyor... Zevk içinde... Benim de ondan kalır yanım yok... Aynıyız...

      - "Şimdi Marcus sikiyor seni..." diyorum kulağının içine... "O resimdeki koca siki var içinde... Ben de sizi seyrediyorum... Yanınızdayım... Amcığına nasıl girip çıkıyor siki... Kocaman başı var... Bak, amının ta dibine değiyor kafası... Hissediyor musun?"

      - "Terbiyesiz..." diyor soluk soluğa... "Sapık... Sapık sapık konuşma..."

      - "Siktiricem seni... Ohhh... Orospum benim... Fahişemm... Çok güzel sikişiyosun... Marcusu deli edersin böyle sikişirsen... Mahvedersin..."

      - "Terbiyesiz..." diyor yine... "Terbiyesiz..."

        Aynı anda boşalmaya başlıyor. Son hızla... Eğiliyor, kalkıyor... Amını bastırıyor kasıklarıma... Kıllarıma...

        Ben de dayanamıyorum artık... Canavar bugün hiç mahcup etmedi beni... Karımın kasılıp gevşeyen amının içinde sağıldığını hissediyorum, müthiş zevk alıyorum, taşaklarımın ıslandığını duyuyorum. Ben de fışkırtmaya başlıyorum artık. Offffff........



     

18 Ağustos 2011 Perşembe

Sağolasın Turuncu

 

          Epidir yazmıyorum. Kayda değer bir şey yok çünkü. Yoktu. Kör topal, aksak timur bir şekilde sikiş sokuş işlerini götürmeye çalışıyordum. Rezalet durumdayım eskiye nazaran... Bi kalkıyor sikim, bi iniyor, Adnan Menderes havaalanı mübarek. Sitelerde hikaye falan okurken, film izlerken kaldırıyorum, koşa koşa yatağa gidip inmeden icabına bakmaya çalışıyorum. Böyle bişi olabilir mi yaa? Skandal... 

          MSN.lerde elin adamlarıyla sohbet ediyorum. Akıl alıyorum, fikir soruyorum, "gel yardım et, beraber sikelim" falan diyorum. Adamlar sulanıyorlar benim karıya, "sen kenara çekil ben sikeyim" diyor. Eh, sırf küçük beyin keyfi olsun, kalksın diye film çeviriyorum ben de, "gel sik" diyorum. Ballandıra ballandıra anlatıyor bana, "şöyle yatırırım, böyle domaltırım, öyle sikerim ki, sabaha kadar bağırtırım" falan... 

          Detaylara giriyoruz artık. Sikini videoya çekip gönderen mi ararsın, boyunu posunu tarif eden mi ararsın... Arkadaş diye gittiğimiz otelde tanıştırmalar,  üçlü yemek yemeler,  yanyana iki oda tutmalar,  gece oda komşusuna misafir gitmeler, otobüste beraber yolculuk etmeler... Uyku ilacı içirip uyurken sikiyoruz, içkisine azdırıcı damla karıştırıp yatağa atıyoruz, ortamıza alıp azdırıcının azdırdığı karımı yatıştırmaya, seks ihtiyacını gidermeye çalışıyoruz. Daha neler neler... Ne planlar, fantaziler...

          Elin adamıyla karımın özelinden konuşup özel hayatımızı, yatakta neler yaptığımızı, nasıl sikiştiğimizi, nelerden hoşlandığını, neleri sevmediğini, dilinin pütüründen klitorisinin sertleşmesine varıncaya kadar ince ince anlatmaya başlayınca ben de tahrik oluyorum tabi. Elin adamı da durur mu, o da "Gel beraber sikelim, aramıza alıp yalayalım, sırayla sikelim, altı senin olsun, üstü benim olsun, sonra değişelim, sabaha kadar sikelim, zevkten delirtelim..."  kapıp koyveriyor, karıcığımı haşat ediyor sanal alemde... 

          Ama, bunların üstüne karımla denk getirip de sevişmeye başlayınca, malum son... Bazen başarıyoruz, bazen yarıda kalıyor, oralla bitiriyoruz. Rezalet dediğim gibi...

          Bir haftadır annesinde kalıyor karım. Kocasını yurtdışında bırakan baldız da yanlarında. Pazartesiden beri ayrıyız. Çarşamba, yani dün akşam eczacı arkadaştan deneme babında ikili Levitra'yı kapıp yollara düzüldüm. Bir saatlik yol, bitmek bilmedi... Akşam yemek faslı, televizyon, film, çocuklar, curcuna... En son herkes yattığında saat yarım olmuş. Ben cüzdana koyduğum turuncu tableti kakalayıverdim. Yataklı divanda küçük odada yatıyoruz. Ev yatakhane gibi zaten. Yatak odasında anası babası, salonda çocuklar, oturma odasında baldız, yanındaki küçük odada biz... Yataklı koltukta sığışmaya çalışarak...

          Hava sıcak... Kapılar açık... Gelen, giden, açılan kapılar, banyolar, duşlar... Bir onbeş dakika da öyle geçti. En sonunda el ayak çekildi, sessizlik... İleriden horlamalar, dışarıdan caddeden geçen arabaların sesleri, tepemizdeki tavan vantilatörünün vınlaması... 

          Başladım hatuna sırnaşmaya.... Askılı kısa bir gecelik giymiş, bir de külot... Sereserpe yatıyor yanımda... Bende bir şort sadece... Levitra etkisini göstermeye başladı hafiften... Kanın damarlarımda yürüdüğünü hissediyorum. Ensem kan akışından zonkluyor. Tabi kan sikimin damarlarında da yürüyor. Yürüdükçe kaldırıyor, sertleştiriyor sikimi... Ufak ufak oynattırıyorum, kalçalarına değdiriyorum, kıpırdamalarını hissettiriyorum. Eğilip boynunda, çıplak omuzlarında gezdiriyorum dudaklarımı... Benim nefesim, tavandan üfleyen vantilatörün serin havası, ürperiyor... Tüyler diken diken...


          - "Hayrola?" diyor, kalçalarını benim sertliğe sürttürerek yarı uykulu vaziyette... Ümidini kesmiş benden iyice... 

          - "Özledim" diyorum ben de sikimi bastırıyorum şortun üstünden arkasına...

          - "Anlaşıldı neyi özlediğin..." diyor kinayeli kinayeli... "Beni özlememişsin sen, şaapmayı özlemişsin"

          - "Ne yapmayı?" diyorum.

          - "Şaapmayı" diyor. Eğilip elimi önden daldırıyorum, külodunun üstünden amcığını avuçluyorum.

          - "Adını söylesene ulan şunun..." diyorum. "Bunca yıldır sikişiyorsun orospu. Adını söyle..." diyorum.

          - "Sikişmeyi..." diyor belli belirsiz....

          - "Neyi? Duyamadım..." diye üsteliyorum.

          - "Sikişmeyi özlemişsin, amımı özlemişsin, beni değil..." diyor. 

          - "Sanki sen özlemedin mi orospu?" diyorum, "Fahişe... Sikişmeyi özledim işte... Var mı diyeceğin? Seni sikmeyi özledim. Amına koymaya geldim o kadar yoldan. Başkasını sikmedim. Sırf seni sikmek için geldim..." diyorum kulağına fısıltıyla, külodun içindeki parmaklarımı ıslaklığına sürtüyorum bir yandan da... Islanmış iyice amı... İstiyor kaltak... İstiyor da... Demesin mi,


          - "Hayır olmaz. Ben burda yapamam..."

          - "Niye yapamazsın?"

          - "Ya, şimdi yapsak, sabah kalkınca ikimiz birden banyo yapıcaz, hepsi anlayacak ne yaptığımızı... Utanırım ben... Yarın beraber evimize gidelim, evimizde yapalım rahat rahat..."

          - "Tabi canım... Haklısın... Herkes bizi kardeş biliyor. Kardeş kardeş yattığımızı zannediyor. Sikiştiğimizi anlarlarsa ayıp olur herkese..." diyorum dalga geçerek.

          - "Yaaa... Dalga geçme. Sana göre hava hoş. Ben kadınım, utanıyorum, bak gece sikişmiş bunlar diyecekler ıslak saçla görünce..."

          Hay allah... "Şöyledir, böyledir, kıldır, tüydür, yündür, biz karıkocayız, sikişicez tabi, herkes bizim sikiştiğimizi biliyor, farketmez zaten herkes sabah duşa girecek gece terledim diye, anlamazlar, yaz sıcaklarında saat başı duşa giriyoruz..." 

          Bir on dakika da öyle geçti, ikna çabalarıyla... En sonunda biraz sert çıkmam, biraz değil iyice sertleşen sikimin külodun yanından arka deliğine baskısı, biraz memelerini avuçlamam, uçlarını ovalamam, biraz amını klitorisini ezmemin, parmaklamamın, sikimi amsuyunda ıslatıp külodun yanından daldırıp başıyla yarığında gidip gelmemin de yardımıyla başarıya ulaştım. 


          Kalktı, açık pencerenin perdesini çekti, başını uzatıp yan odada uyuyan baldızı kontrol etti, kapıyı tam kapamadan örttü, geceliği başından sıyırıp külodunu çıkardı, çırılçıplak gelip yanıma uzandı. Yattığım yerden şortumu sıyırdığımda benim ufaklık dikilmiş vaziyette meydana çıktı. Tam sertleşmemişti. Eğilip biraz elinde okşayınca, dilini değdirip torbalarımın hatırını sorunca iyice taş gibi oldu sikim... 


          - "Hmmm... Bu olmuş bile... Neden sertleşti bu kadar bu?"

          - "Yalan mı söylüyorum kızım? Özledim diyorum ulan sana. Seni sikmeyi özledim. Amına koymayı özledim. Yat şuraya, bırak yalamayı falan, bir an önce amına gireyim." 

          Sırtüstü yattı, eli prezervatife gitti.

          - "Yapma" dedim. "Bırak çıplak gireyim amına..."

          - "Olmaz, bunu takmadan alamam içime..." 

          Yine etraftan kürtaj vs falan yeni hikayeler mi duydu ne? Sikişe başlarken hiç olmazsa bir kaç dakika izin verirdi, çıplak çıplak amını hissedeyim diye prezervatif takmadan pompalardım amını. Şimdi ona da izin yok. Elinden dureksi alıp sert hareketlerle çıkardım, kağıdını fırlatıp attım, sikime geçirdim. Sonra da taş gibi olmuş aleti amına dayadım sertçe...

          - "Yavaşş..." dedi. 

          Ben aldırmadan daldırdım. Yine de yavaş, ama kararlı bir şekilde dibine kadar geçirdim sikimi... Oohhh... Tadını unutmuşum yahu... O sikimin kavranma hissi, ıslak, sıcak delikte yılan gibi kayması... Gidip gelmeye başladım. Önce yavaş, sonra hızlı... Taş gibiyim içinde... Damarlarımın zonkladığını hissediyorum... Deliğin gitgide ıslandığını, kayganlaştığını hissediyorum prezervatife rağmen... 

          Ellerim başının iki yanında yastığa dayalı, belimden yukarısı havada... Karıma tepeden bakıyorum alacakaranlıkta, perdeden vuran ışıkta... Bir haftadır çektiğim mekiklerin semeresi herhalde, bana mısın demiyorum, gidip geliyorum amcığında, pompalıyorum... Zevke geliyor, göğsümü okşamaya başlıyor, omuzlarımda, saçlarımda, göğsümdeki kıllarımda, meme uçlarımda dolaşıyor parmakları... Ensemden tutup kendine çekiyor beni... İnmiyorum aşağıya...


          - "Gel bana...." diyor arzuyla, fısıldayarak...

          - "Hayır, gelmiyorum. Seni böyle sikicem. Kerhane orospusu gibi... Yaklaşmadan... Sikip kalkıcam... Sen böyle istiyorsun. Ne içine çıplak girmeme izin veriyorsun, ne başka bir şeye... Ne emmeye geliyorsun, ne gömmeye... Orospusun sen... Orospu gibi sikicem seni..." diyorum sikim motor gibi içinde gidip gelirken...

          - "Yapma böyle... Başlarken emdim. Sikini de amıma gömdün işte... Kızma... Gel... Öp beni... Yaklaş..." diyerek kendine çekiyor. 


Biraz direnip kendimi aşağıya salıyorum. Tüm ağırlığımla 96 kilomun tamamını bastırarak üstüne çöküyorum. Minnacık kalıyor altımda orospu... Eziliyor altımda... Göğüslerini eziyorum göğüslerimle... Dudaklarına kapanıyorum, öpüyorum, yalıyorum dudaklarını... Sikmeye, sokup çıkarmaya devam ediyorum bir yandan da... Boynunu, omuzlarını öpüyorum... Saçlarını okşuyorum... 


          Levitra iyice sarmış aleti... Sikim taş gibi... Hiç olmadığı kadar sert... Damarları fırlayacak gibi, hissediyorum... Karımın am duvarlarını hissediyorum boylu boyunca, taşaklarım arka deliğe çarpıp duruyor ben dipledikçe... Farkında değilim ama, ben kökledikçe altımızdaki yatar koltuktan ses geliyor sürekli, biteviye... Tak tak... Tak tak... Karımın uyarmasıyla fark ediyorum ben de...

          - "Yavaş..." diye yalvarıyor nerdeyse... "Duyacak şimdi..." 

          - "Duysun..." diyorum. "Çocuk mu bu? Duysun senin nasıl sikildiğini öğrensin baldız da..." diyorum. 

          - "Söyleme şu lafı...." diyor. "Duysun da söz mü? Yarın nasıl bakarım yüzüne?" diyor.

          - "O zaman sen sik beni..." diyorum. "Bakalım sessiz sikişmeyi becerebilecek misin? Ne yapayım, amın o kadar tatlı ki , kendimi kaybediyorum sikerken..."

          Doğruluyor altımdan. Ben yatıyorum. Sikim yine taş gibi... Havaya dikilmiş... Bacaklarını iki yana koyup üstüme çıkıyor, sikimi eliyle tutup ıslak amcığına yerleştiriyor, yavaşça kendini bırakıyor aşağıya... Benim hard disk, ıslak amından içeri kayıyor yavaşça... Oohhh... Nefis.... İnip kalkıyor durmadan.... Sikim amının içinde, yara yara dibe dalıyor, sonuna kadar çıkıyor, biraz hava aldırıp serinletiyor dışarda, sonra tekrar içine alıyor... Sarılıyorum sımsıkı, kalçalarını avuçluyorum.

          - "Ooohhhh..." diyorum. "Orospum benim... Sikişken orospum... Nasıl da biliyorsun sikişmesini.... Harika sikiyorsun beni..." diye fısıldıyorum kulağına... 


          Ben böyle söyledikçe daha da hızlanıyor nefes alıp vermesi, kalçalarının hareketleri... İki üç santim uzamış kıllarıma sürtünüyor amcığını bastıra bastıra... Diğer taraflar traşlı, kel, sadece sikimin kökünde var biraz, tam klitorisinin denk geldiği yerde, şekilli... O bıraktığım kıllara sürtünüyor klitorisini... Zevkle inliyor... Parmağımı araya sokup klitorisini okşuyorum ıslak parmağımla... Zevkle şişmiş, kabarmış pembişi... Islak yapışkan kıllara bırakıyorum sürtünmesi için, parmağımı aradan çekiyorum. O da sürtüyor... İnleye inleye... Kulak memesini yalıyorum, fısıldıyorum,

          - "Nasıl, zevk alıyor musun? İstediğin gibi mi sikim?"

          - "Evvet... Tam istediğim gibi kocacım... Taş gibi sikin... Zevk veriyor... Delirtiyor beni... Bu akşam harikasın... Oohhh... Harika..." diye inliyor sürekli... İnip kalkıyor bir yandan... Hadi gel artık, ben gelmek üzereyim.... Öyle zevk alıyorum ki... Hadii..."


          Bana mısın demiyor benimki... Hatta, zevk aldıkça, gittikçe daha da sertleşiyor sanki... Kulağına fısıldıyorum,

          - "İşte böyle..." diyorum. "İşte böyle sikerler adamı... Nasıl? O sönük yarak yok di mi amında? "

          - "Yok..." diyor nefes nefese... "Yok... Harika... Tam istediğim gibi sikin...."

          - "İşte böyle sikicem seni hep... Ben yokken siktirmedin di mi başkasına? Sikim kalkmıyor diye başkasına vermedin di mi bu amcığını?"

          - "Sapık..." diyor. "Sapık kocam... Kimseye vermedim. Siktirmedim... Senden başkası sikemez beni..."

          - "Ben siktiricem seni..." Bir önceki akşam MSN.den görüştüğüm adamım Marcus'un ismini veriyorum. Benim için de sik karını diye yazmıştı. "Marcus'a siktiricem seni... Beraber sikicez... Ben amına koyarken o memelerini yalayacak senin... Zevkten geberticez seni... Her tarafından zevk vericez sana...."


          Sürekli fısıldıyorum kulağına, kulak memesini yalıyorum, dişliyorum bir yandan...  İnliyor, inip kalkıyor...

          - "Sapık..." diyor tekrar nefes nefese...

          - "Bir kere sikmek istiyor seni... İzin ver siksin... Ben yanınızda olucam... Yarrağı kalınmış, çok zevk alıcakmışsın, garanti veriyor... O yarrağı geçirirken ben yanınızda dururum, nasıl soktuğuna bakarım. Sonra ben de katılırım, o sikerken yalarım seni... Her tarafını... Amını yalarım, klitorisini yalarım sana kayarken... Memelerini emerim..." 


          - "Sapık... Sapıkk..." diye tekrarlıyor her cümlemde... Başka bir şey söylemiyor... Nefes nefese... Sikim dibine kadar içine girip çıkıyor. Harika... Sesim yükselince uyarıyor,

          - "Yavaş... Yavaş konuş..." diyor.  -Konuşma demiyor-   "Duyacak şimdi..." Yan odadaki baldızı kastediyor. 

          - "Duysun.." diyorum. Başımı çevirip tam kapanmamış kapıya doğru bakıyorum. "Sşşş... Kapıdan bakıyor, bizi seyrediyor. Nasıl sikiştiğimize bakıyor... Bizi duyunca azmış o da..." diyorum. Başını çevirip bakıyor, sanki inanmış gibi, gerçekten bakıyor gibi... İnliyor,

          - "Sapık" diyor yine... 


          Hareketleri hızlanıyor iyice... Ben de alttan alttan vurduyorum amına... Islak amı vurdukça şaplama sesi yükselmeye başlıyor, yavaşlıyor biraz, sonra dayanamayıp gene hızlanıyor. Kasılmalar başladı... Karanlıkta görmüyorum ama dişleri kasılmış, havayı içine çekerken tıslamasını duyuyorum, gözleri de kapanmış zevkten... Ben de sona yaklaşıyorum iyice.... 


          Karımın orgazmı başladı, ben de onun kasılmalarını birebir hissediyorum yarağımda... Sularının aktığını, taşaklarımdan aşağı sızdığını hissediyorum. Vantilatörün üflediği hava serin serin dolaşıyor ıslak taşaklarımda... Orgazmı bitmek üzere... Benim boşalmamış kaya gibi sert sikimin üstünde son oturumlarını yapıyor,

          - "Devam et..." diye tıslıyorum ben de... "Devam et orospu... Fahişe... Sik beni... Amınla sağ beni... Harikasın... Harika orospum benim... Sikişken karım benim... Oooohhhhh..." 

          Devam ediyor... Boşaldığı halde beni de boşaltmaya çalışıyor. Islak amı iyice ıslanmış orgazmla... Öyle bir zevk ki.... Anlatılmaz.... Harika.... Spermlerin boruda yürüdüğünü hissediyorum sanki... Fışkırmaya başlıyorum. Benim kasılmalarımı hissedince amcığının içinde o da hızlanıyor zevkimi arttırmak için... Şaplata şaplata sokup çıkarıyor amına... Uzun uzun, başından köküne kadar sokup çıkarıyor, ama son hızla... Levitranın etkisiyle sikimin kalınlaştığını, boru gibi olduğunu, amının diplerine kadar uzadığını hissediyorum. 


          Bitiyorum sonunda... En son üstüme kapanıp kalıyor karım... Nefes nefeseyiz ikimiz de... 

          - "Kendimizi kaybettik gene..." diye fısıldıyor kulağıma... "Duymuş mudur dersin?"

          - "Umurumda değil..." diyorum. Saçlarından kavrayıp dudaklarına asılıyorum. Bırakıyorum kendimi... Sikimi içinden çıkarıp yanıma düşer gibi bırakıyor kendini, uzanıyor. Başını göğsüme koymuş, okşuyor yavaş yavaş göğsümü, karnımı, hala inmemiş sikimi.... Dinleniyoruz kucak kucağa, yorgunluk atıyoruz... Çırılçıplak, vantilatörün altında, serin serin... 

          - "Harikaydı..." dedi. "Çok güzeldi..." 



16 Temmuz 2011 Cumartesi

Demek muhalefet böyle oluyormuş...



     Bu aralar hayli mutsuzum arkadaşlar. Neden diye sual edecek olursanız...

     İlk gençlik yıllarımda, Münasebetsiz Memet Efendi gibi olur olmaz yerlerde, olur olmaz zamanlarda bayrak direği gibi dikilen; bekarken günde beş posta otuzbir attırdığım halde daha yok mu diye başını kaldıran; evlendiğimde gece yatağa yattığımızda bir posta atıp, sabaha kadar karımın apış arasında vibratör gibi dimdik uğraşıp didinen;  dur durak, uyku tünek dinlemeyen sikim, artık eskisi gibi randıman vermiyor.

     Hatta ve hatta sikim k-a-l-k-m-ı-y-o-r bazen, inanabiliyor musunuz buna, vay amına koyayım sayın seyirciler... Şimdi "ulan kalkmıyor da nasıl amına koyuyorsun, sikik?" diyeceksiniz. Deyin amına koyayım.

     Hayır, kalkıyor kalkmasına da, yarı yolda bırakıyor pezevengin yarrağı... Ulan madem kafayı kaldırıyorsun, işini bitir, sonuna erdir işi yarraam..  Kadın tam zevkine gelmiş, sular seller basmış ortalığı, hop oturup hop kalkıyor sikin üstünde... İltifatların, inlemelerin, bağırmaların, dolmuşa bindirmenin, propagandanın, ajan provakatörlüğün bini bi para...

     "Oh  ne güzel kalkmış erkekim kocacımın siki de... Ne güzel sertleşmiş de... Taş gibi olmuş da... Oturup kalkması ne güzel oluyormuş kalkık sikin üstünde yaylanması da... Başkasının sikini ben ne yapayım, kocamın siki tam benim amıma göre de... Bak nasıl zevk alırmış amım, suları akarmış da... Ohhh... Uhhh.."


     İnsan evladıyız neticede... Gaza geliyorum tabi bu kadar lafa karşı... Ben de içerden, içimden içimden destek atıyorum benimkine... 

     "Tamam, bu sefer başarıcaz o'lum... Başka yolu yok..."  "Ha gayret koçum, hadi bu sefer yüzümü kara çıkarma, başım öne eğme yiğidim..." mealinde, kale arkasından tezahürat yapıyorum.

     İşte, tam bu sırada pırt...

     Hani ergenken sikimiz ota boka kalkar, göbek deliğimizde sondaj yapmaya çıkardı da, Tepecik keranesine harçlık paramız yetmezdi de, parça film oynatan sinema arardık ya haldır haldır... Afişteki normal aile filminin ortasında parça porno seyrederken; kahir ekserimiz karanlıkta malı pantoldan çıkarıp şakşukaya dayanmışken; erkenci hızlılar ilk salvolarını yerlere, önlerindeki koltuğun arkasına attırırkeen; -bıyy.. erkek milletiyiz işte, iğrençlikte, utanmazlıkta sınır yok, dirty sex lafı da bize bakarak icad olmuş- Yıldız sinemasının ceryanı kesilirdi ya alacakaranlık kuşağı misali...

     Genç ihtiyar, herkes yarak elinde mal mal karanlıkta kalırdı ya... Aceleyle malları dükkanlardan içeri aldıktan sonra, sinemanın makinistine, Eshot'un ebesine, belediye reisi (Alyanak mı vardı o zamanlar?) rahmetliye saydırırdık ya ıslık kıyamet...

     Hah... İşte aynen öyle... Bi anda ilgi alakayı koparıyo, bataryasının gücü azalmış eski nokya telefonu gibi kaşla gözün, amınla götün arasında, şarjı bitiveriyo namussuzun...


     Ulan...? Az önce kobra yılanı gibi kafasını kaldırmış, Viyana kapılarına dayanmış koçbaşı misali karımın vajinasının dip bucak sınırlarını yoklayan, nemli han duvarlarına kafa atan alet bu alet değil sanki...

      Bir anda sönüveriyor ki, sanırsın o kobra gitmiş, bir sümsük kozalak tırtılı gelmiş... Hiç oralı değil amına kodumunun malı... Eli cebinde ıslıkla türkü çığırıyo Sinatra pozlarında : Strangers in the niiight... İki Yabancııı...

     "Abi bundan sonra platonik takılalım... Ne o öyle in kalk, in kalk... Gir çık, gir çık... Benimki de can, patlıcan değiliz ki amına koyim..." diyo itiraz babında...

     Benim avrat da garibanım ne yapsın? Tam gelmiş maçın sonuna... Dönülmez ufkun akşamında dönemiyor, freni patlamış kamyon gibi duramıyor,  suyu patlamış, kasılmalar başlamış, son sürat o sönük, yumuşakçagillerden kozalak tırtılının üstünde gidip geliyor zavallı, işi öylesine bitiriyor.

     Cool takılıyorum, kalın kalın "Olur bööle şeyler ara sıra canım... İş güç, risk faktörü, enflasyon, cari açık, kriz, sitres, yarak, kürek... Ha ha ha..."  falan diye toz kondurmuyorum oruspu çocuğuna ama içim içimi yiyor.

Olur bööle şeyler ara sıra canım... Ha ha ha...

     Ulan portatif bişi olsa, bi koşu gidip çöpe atıcam puştu... Canımın yanmayacağını bilsem, gayrısıhhi kanamalı bi olay olduğunu bilmesem, 3.sayfa haberlerindeki gibi kesip kedilere yediricem piçi... Hani işi beceremeyen Yakuzaların kendi orta parmaklarını kestikleri gibileyin... O kadar bozuğum yarak kafalıya töbeler olsun...

     Kan anonslarında ne derler acaba? "Sikini kesen kanamalı bir hasta için acilen sıfır eraş pozitif kan aranmaktadır. Kan vermek isteyenlerin Haydar Dümen Üniversitesi Sik Fakültesi Sik Taşak Damar mikrocerrahi servisine.."

     Neyse... Kısa keseyim, (bak gene kestim) Aydın havası olsun.

     Demek ki iktidarsızlık, demeyelim de, muhalefet diyeyim ben ona bozuluyorum harbiden, böyle bir şeymiş. Diceem şu ki, benim şu ötmeyen kuşa bi çare bulmam lazım acilen... Ben bi düşünüp geleyim müsaadenizle... Sanmıyorum ama, buraları okuyanlar varsa önerilerinizi beklerim efendim.

     Viagra ve muadillerinden bahsetmeyin yalnız. Tamam kesin netice alınıyor ama, neticede kimyasal bişi amına koyayım. Yan etkisi, önden tepkisi, arkadan itkisi, kalp-damar santrifüj şeysi... Kuşum Aydın Yarak derdine derman bulayım derken, ol tabib sekteyi kalpten gitmesin hafazanallah....

     Bi yaramazlığı da suni, kimyasal dediğim gibi... Ruhsuz... Alien gibi yaratığa dönüşüyo bizim alet... Robocop mu desem, terminatör mü desem, beyzbol sopası mı desem, ne desem? Öyle geliyo bana, ne bileyim... Habersizce kullandığım zamanlar da oldu. Rakip takımın şikayeti yoktu pek de...


     Bi de ne o öyle, "aşkım, bi dakka, sikişiceksek mavi hapımı alayım, öyle girelim yatağa..." muhabbeti? Amına koyayım, yatak odası mı, aşşa mahallenin emekliler kıraathanesi mi?

     "Mavi hapı aldım mı acaba?"

     "Ensülini soktum da, tansiyon hapını çıkardım mı, nettim?"

     "Öhhö... Mirim, laf aramızda, yengeyle duhul programınız belliyse prostat ilacını almayı bi gün önceden kes, yengeye yüzün kızarmasın üstadım.."

     Bögghhh... Kalsın, istemez...

     Şöyle verballi, hörballi, jinsengli, doğal mineral bi çare bulalım en temizinden...

     Konu uzuuun, dert büyüüük... Devam edicem.
























.